İzleyiciler

22 Temmuz 2010 Perşembe

küçük notlar

ah çok karışık bir post olacak bu.uzun zamandır yazmıyordum ve aklımda pek çok şey birikti odamın içi küçük küçük kağıtlarla doldu. bu karışık halden dolayı özür dileyip sözlerime başlıyorum...

hayat çok acayip değil mi? çok değişik tesadüflere izin veriyor. çok değerli sandıklarımızı bir anda çıkartabiliyoruz hayatımızdan yada hiç tanımadıklarımız bir bakmışız vazgeçilmezlerimizden olmuş...

sürekli bir değişim halindeyim her an yeni bir adım atıyorum kendi adıma. büyüdüğümü çok da geriye abkmadan da anlayabiliyorum. ama hala bu günümü pek yaşayamıyorum.büyüdüğümü geriye bakmadan anlayamıyorum..

hani kendime çeki düzen vericem demiştim ya evet verdim veriyorum. o günlerde çok ders aldım hatalarımdan, şimdi daha iyi bir insanım. ama sanki hala biraz daha yolum var gibi ha ne dersin? hala kaşlarım çatık geziyorum etrafta bu da bir şeylerin ters gittiğini gösterir değil mi? elbet bulunur ve çözülür o sorun.

beyaz atlı prensi aramaya son verdim. hem masallarda da öyle değil midir? siz hiç gördünüz mü bir prensesin prensini aramaya çıktığını? bir şekilde gelip beni bulacak bunu bilmek de güzel ve her ne kadar beceremesem de artık kafamdan o bulunmamış kişiyi uzaklaştırıcam.

ruhsal bunalımdan uzağım ama bu aralar fazla duygusalım. ota boka ağlar hale geldim. anılar sürekli gözümün önünden geçiyor, büyüdüğümü görüyorum. hop hop!! yazının başına döndük.

ay ay yine genç kız günlüğü gibi oldu değil mi sevgili okur? aman be okur varsın olsun...

yazı çorak bir bölgede geçirmek pek zevk vermiyor insana hele ki yalnızsa.. ha ha çok acındırdım kendimi.

magnum silah ucu olan bir kolye ucu buldum nasıl mesudum bilemezsiniz ^^ işte şuna benziyor.



genç insanlara yada çocuklara bakıp yaşlandıklarında neye benzeyeceklerini çözmeye çalışmayı ve kısa bir anlığına da olsa o hallerini yüzlerinde görmeyi seviyorum...

önümdeki 20-25 seneyi kaçırmadan yaşamak istiyorum. doya doya dolu dolu. her anından yaşam fışkırmasını, geri dönüp baktığımda şu da olsaymış dememeliyim. haydi bakalım al sana 25 senelik bir yaşam amacı :)

roland... bir avuç kumun elimden kayıp rüzgara karışması gibisin... taneciklerin elimden kayma hissi yüzüme tebessümü yerleştirirken her sayfa da içim burkuluyor biteceksin diye. çünkü biliyorum son sayfa senin sonun olacak... ah roland ah giland' lı roland...

12 Temmuz 2010 Pazartesi

yine kafamda bin tilki bin tilki... yetişemiyorum artık hiçbirine bin tilki bin tilki... sürekli ertelenen tilkiler içimde kalan -daha doğrusu patlayan- istekler hevesler tutkular... yine bir memnuniyetsizlik ve memnun olmak için atılmayan milyonlarca adım...

bin tilki bin tilki bırakın artık kafamda sinsice dolaşmayı...

8 Temmuz 2010 Perşembe

güneş ışığı süzülür hafif dumanlı odanın içine..sen sırtüstü yatmışsın ben yüzüstü yüzüm sana dönük beyaz çarşaf çıplak bedenlerimizin sadece beline kadarını örtüyor.. sanırım ilk sen uyanıyorsun bakıp gülümsüyorsun izliyorsun bir süreliğine beni. sonra pencereye dönüp bir sigara yakıyorsun. uyanıyorum bir anlığına sonra arkamı dönüp devam ediyorum uykuma. sigaranı bitirdikten sonra tekrar yatıyorsun yanıma sarılıyorsun bana. kokunu içime çekip gülümsüyorum..sigara sen ben ve birazda ter kokuyorsun.. seviyorum bu karışımı..öpüyorsun kafamdan ve tekrar uykuya dalıyoruz...

evet bana ilk kez bir kadınla uyanmak çok başkaymış dediğinde bir saniye içinde bunlar canlandı kafamda sonra iç çekip bunların hiç olmayacağını düşündüm en azından seninle. ama yalan söylemeyeyim içim gitmedi değil bu hayale.. seni deli gibi özlemiştim ama sanırım kafamda seni çok çok abarttım çok çok mükemmelleştirdim ve sen karşıma eski sen gibi çıkınca kırıldım. sanırım karşılaşmayı beklediğim kişi bıraktığım yada bıraktığımın üstüne bir şeyler eklemiş biri olmasıydı ama bulduğum benden önceki halindi..

evet taktım senin diğer kızların gibi olmak istemiyorum. öyle değilsin diyorsun biliyorum olmadığımı ama bana hala onlar gibi davranıyorsun.yanındayken kendimi bir süs köpeği ve bir fahişe gibi hissediyorum..

denemeye de değmez çok düşündüm seni beni bizi hiç.. her koşulda sonunda bir hiç kalacak.. neden yıpratalım ki birbirimizi..

dedin ya söz diye. her ne içinse o söz bana söz verme. ne istersen yap eğer yıllar sonra her şeye karşı hevesin bittiğinde hala ben varsam aklında ozaman gel. hem ben senden söz isteyemem ki ben bile o sözü sana veremeyecekken senden nasıl isteye bilirim ki.. söz veremem sana seni bekleyeceğime dair. sende verme. çünkü biliyorum ki tutmayacaksın biliyorum ki bende tutmayacağım o sözü..

sanırım ara ara aklıma gelmende bir sakınca yok hep bir parçam olmanda.. biliyorum ki senin bir parçanda benim bunu bilmek bile yetiyor bana

hani sen söyleyemezsin ya duygularını ben biliyorum ki onları ondan gitmiyorum üstüne bilmediğimden değil istemediğimden kaçıyorum senden..

kaçmak da değil asında korkmak...seni sevmekten tekrar aşık olmaktan korkmak...bir kez daha parçalanmaktan korkmak..her kendimi zoraki bulduğumda tekrar kaybolmaktan korkmak..

ve biliyorum ki anlıyorsun beni..kızma kendine ben sana kızgın değilim çünkü yada acıma kendine. acıyorum sana ama sen bunu yapma..

neyse sevgilim belki gelecekte yine kalplerimiz kesişir.. o güne kadar kendine iyi bak. ha her istediğinde ben yanında olacağım yeter ki gerçek senle geç karşıma özünle gel bana. senden tek isteğim o içindeki gerçek seni bul ve diğerlerini sustur ona sahip çık olur mu sevgilim

seni seviyorum...