İzleyiciler

27 Eylül 2010 Pazartesi

mutlu gözüküyor olabilirim ama değilim..

25 Eylül 2010 Cumartesi

hayatta hiç bir zaman mutlu olamayacağıma karar verdim. gerçekten ama. ben doyumsuz bir insanım. elde ettiğim şeylerle hiç bir zaman yetinmeyi beceremedim hep daha iyisi için koştum durdum. şu anki ruh halim berbat ve ben biliyorum ki bunun sebebi benim. ve yine o yıkmayı beceremediğim duvarlarım.. al işte yeni bir kısır döngü...

22 Eylül 2010 Çarşamba

sanırım yazılanların okunmadığını bilmekti bana burada tamamen doğru yazdıran...
umurumda değil kimse hiç kimse...

yalnız olmaktan bıktım. bu her fırsatta söylediğim sevgili beyaz atlı prensim değil. bu gerçek anlamda yalnızlık. bir şeyleri paylaşmak için tek kişinin olması. hoş değil hemde hiç değil. ama atlatılamayacak bir şey de değil biliyorum..

biraz da benim yüzümden aslında bu durum. insanları kendime yaklaştırmıyorum. hayır hayır çoğusu tarafından sevilen bir insanım. benim kastettiğim kendi duvarlarım. belki bu iki yüzlülük gibi değerlendirilebilir. kabul. ikiyüzlüyüm. herkese karşı gülen sahte bir ben, birde içinde kimseye yanaşmayan yanaşamayan başka bir ben.

bende her insan gibi bir şeyler gördüm yaşadım. yaşadıkça o duvara bir kat daha eklendi. sonra aşılmaz ulaşılmaz bir kule oldu. daha sonra çok zor yıktım duvarlarımı fakat o duvarlar inceden inceden şeffaf halde örülmeye devam ediyor. göremiyorum ama hissediyorum...

rapunzel misali saçlarımı sarkıttım küçük penceremden sayılı insana. ama artık saçlarım dayanmamaya başladı birer birer koptular kopuyorlar...

insan büyüdükçe yalnızlaşır değil mi? doğru.. fakat ben daha yalnız olmak için çok gencim. belki de bu yüzdendir hırçınlığım...

o yüzünü görünce boğazıma bir şeyler tıkandı, çok kötü oldu bir yanım ama diğeri ağır bastı iki yüzlüyüm dedim ya artık sen hep o ikinci yüzümü göreceksin. biliyorum sende en az benim kadar iki yüzlüsün onun için hayatına devam edeceksin ama tek farkla: sen hiç bir şey yapmasan bile ben anlarım ki anladım da senin de boğazına bir şeylerin tıkandığını.. kırıldığında yüzünün aldığı şekil ve konuşma tarzının değişmesi en çok beni etkileyen özelliğin bunu bilmiyordun bence. içimi yakıp geçen bir o var...

artık duvarın dışındasın. kendimi çok gördüğümden değil artık gerçekten kimselere vermediğim veremediğim şansını kaybettiğinden..

üzgünüm sadece çok üzgünüm, sana değil kendime...

umurumda değil dedim ya umurumda aslında ama bunu göremeyeceksin..

16 Eylül 2010 Perşembe

hormonlarıma birisi dur desin artık!

allahım ağır depresyonda gibiyim yemin ederim. her gün giderek olmayan kilolarımı veriyorum. ota boka durmadan ağlıyorum, ağlamak da değil haykırıyorum resmen anırıyorum böyle. evet kendimi gerçekten iyi tanıyormuşum:

ben geçen yılın eylülünden sonra bir değişik insan oldum. pek çok yönde iyi pek çok yönde de kötü oldum. neredeyse bütün dengelerim değişti. aşırı vurdum duymaz aşırı havai tavırlar falan. üniversiteye geçince de bu iyice boka sardı. yok artık üniversiteye gidiyorum beni rahat bırakın diye bas bas bağırıyorum ortalarda. klasik bir geçiş dönemi anlayacağınız.sonra bu vurdum duymazlık insani ilişkilerimi de etkilemeye başladı. tamam oldum olası hödük bir insandım ama artık çok abartmıştım hödüklüğü. neyse. içiyorum sıçıyorum sevgilimden ayrılır ayrılmaz başka bir çocukla başlamışım fingirdemeye ailemle aram çok iyi değil derslerim desen ucundan yırtacak kadar iyi. kendi çapımda dipteyim. (kabul bu koca dünyadaki dertlerin yanında en tırt olanlarından ama benim hayatım için en önemli dönüm noktalarımdan biri) bir anda bana dank etti brida sayesinde. ağladım haykırdım fln. söz verdim düzeleceğime dair. sözümde de durdum yavaş yavaş kontrolü elime almaya başladım. ailemle aram düzeldi notlarım gayet iyi. ayrıldığım sevgilim en yakın dostlarımdan biri (olmaz demeyin oldu valla benim içinde değişik bir deneyim.) öbür adamla ayrıldık. işler tıkırında anlayacağınız.

ben işte kendime söz verirken 'dur bir dakika. napıyorsun ya sen? kendine gel ne hale geldin. otur bir süre hiç bir şey yapma. zamanı gelince tekrar yaşamaya başlarsın. sevgili mevgili de bulma kendine zaten her şey o noktada başladı dimi o zaman bekleyeceksin arkadaş bir arınacaksın bütün içindeki sevgi kırıntılarından bir için boşalacak kalbin boş duracak' dedim. eh yanılmamışım. kalbim uzuun zamandır ilk defa bu kadar boş kalıyor.

sanırım bu sebepten olacak ki tekrar insan oldum. öyle böyle değil hem de. hayır egoistlik falan yapmıyorum hakikaten ya. en eskisinden bok olmadan önceki halimden bile daha insanım. daha duygusalım.

yalnız bu duygusallık bazen sinirimi bozuyor. çünkü çok abidik gubidik yerlerde duygulanıyorum. ama asıl duygulanmam gereken yerlerde eski bana merhaba diyoruz hep birlikte. dizi filme zaten ağlıyorum artık onu normal karşıladım da ula bahçede toz toprakla oynayan çocuklar evine dönerken kısa 3-4 yaş muhabbetine niye bu kadar duygulanıyorum ki anlamadım?.. acaba bilinç altımda neler yatıyor bu ve bunun gibi olaylar içimdeki neleri canlandırıyor merak ediyorum cidden.

ve birde içimde kalanların verdiği duygusal şok anları oluyor. lisede öyle çok ahım şahım popüler biri değildim ben. hoş halada öyle sayılmam ama daha halliceyim :D ben okul hayatım boyunca hep bebeklik yada çocukluk arkadaşlıklarını sürdürenleri içten içe kıskanmışımdır. o kadar içimdeymiş ki daha yeni yeni fark ediyorum kıskandığımı. böyle vardır ya hani ilk okuldan arkadaştırlar birbirlerinin düğünlerine giderler falan. benim annem de öyledir mesela. hatunun 20 senelik iş arkadaşları var ki 3-5 tane de değil bildiğin 30-40 tane varlar. kıskanıyorum napıyım. kıskanıyorum çünkü benim hiç öyle arkadaşım olmadı. şimdi var çok şükür 1 tane ona da sıkı sıkıya sarılmış durumdayım. bir tanede üniversitedenden var o da işte eski sevgilim. çok dalgalı bir dostluğumuz var ne olur hiç bilmiyorum artık.. aman bu aralar çenem düşük uzattıkça uzatıyorum. içimde kalanlardan bir diğeriyse bunun sevgili versiyonudur. lisede tanıştık evlendik vik vik. çok hoş bir olay cidden. benimde vardı bir tane sevgilim hayatımdaki en uzun ilişkidir (11 ay). nasıl bir haz alıyordum ayları sayarken anlatamam size. sonra bide ben hep şehir dışında okuyup sürünmek istemişimdir. gerçekten o sürünmenin rezilliğini tadıp normal hatta kötü şartlarla karşılaşıp şükretmeyi istemişimdir.başka bir sebebi de işte küçük şehirden büyük şehre okumaya giden kızın yaşadıklarını da yaşamak istiyordum ankarada yaşıyor olmama rağmen. ne yapayım istiyordum. zaten genetikte var biraz özgür ruh. tabi o zamanlar ve bunları yazıyorum ama hala özgür ruh olayını farklı algılamıştım 'ye iç şıç git fingirdeş ders çalış sürüne sürüne ayağa kalkmasını öğren' di amacım. ama olmadı. olmadı.. ben başıma gelecekleri gayet iyi bilmeme rağmen yinede sindirmeyi başardım bu durumu. hatta ailemle kalma durumunu bazen lehime de çevirebiliyorum. ama artık cidden görmeliler. kimi suçlayayım hiç bilemiyorum bana o özgürlüğün baldan tatlı olduğunu gösteren şehir dışında okuyan ablama mı? beni bu kadar çelimsiz gösteren allaha mı? her bokuma karışan aileme mi? yoksa kendime mi?

çok şükür ki bu ailedeyim. belki onlar fark etmese yada umursamadığımı düşünse de inanın ben çok mutluyum onlardan. sadece ablamda yaptıkları hataları bende yapmak istemiyorlar. anlıyorum cidden onları ama onlar ben bu kadar çelimsiz ve küçük gözükürken benim onları anladığımı fark edemiyorlar yada ediyorlar da salak ayağına yatıyorlar bilmiyorum hangisi artık.. doğru yapıyorlar kendilerince. bizi çok güzel yetiştirdiler ellerine sağlık ama bazen dizginleri bırakmak gerek. hayır bunu ergen bir tavırla yazmıyorum gerçekten. bir yaştan sonra girilen çıkılan saate bakılmamalı ne olursa. yada para hesabı sorulmamalı( ki bu konuyu alıştırdım çok şükür) ya düşünsenize sanki sonsuza kadar mı onlarla yaşayacağım ben? ve o kadar çok istememe rağmen şehir dışında yaşamaya ödüm kopuyor. gerçekten ya düşününce içim sızlıyor. sonra bu sızı öfkeye dönüşüyor. aileme karşı. o öfkede kendime olan saygımı ve çok önemsediğim deli cesareti özelliğimi kaybetmeme sebep oluyor.

nereden doldun bu kadar derseniz. bir film sadece. into the wild diye. özetle adam üniversiteden mezun olunca bütün hayatını ailesini kardeşini arkada bırakıp gidiyor habersizce. doğada yaşamaya başlıyor. adamın kişisel gelişimini takip ediyorsunuz. çok derinden etkilendim. çünkü ben o kadar cesur değilim!!!

evet yeterince gaza geldiğimde dünyayı yaka biliyorum bunu biliyorum ama yapamam işte. o kadar çok istedim ki o filmi izledikten sonra hayalimin peşinden gitmeyi. olmaz olmayacak da biliyorum. önce güzel sanatlar fakültesi ni denedim. gerçekten denedim olmadı. üniversiteye mühendisliğe yerleştim. hazırlığı atlarsam direkt 1. sınıftan başlarsam devamı gelir. yok hazırlığa kalırsam ingilizcemi pekiştirmiş olurum bırakırım diyordum. ne?? ooldu peki? hazırlığı atladım :D ilk aylarda hırsım tükenmemişti hala gitcem okuldan sonra da devam edicem fln diyorum kendi kendime. düşününce şimdi hayır olamayacak öyle bir şey. bari ilerde olmayacak bari şimdi gezeyim deyip dağcılığa başladım okulda.. ne olacak biliyor musunuz. ben okulu ankarada bitireceğim yüksek lisansımı yaparken bir işe gireceğim ufaktan. stajlarımın hepsi tırt yerlerde olacak.( çünkü güzel yerlerde yapmayı çok çok istiyorum ondan olmayacak biliyorum) mezun olup çalışmaya başlayacağım evleneceğim çoluğum çocuğum olacak sonra onlar büyüdüğünde böyle özgür ruhlu insanları görüp ah ah diye iç geçireceğim. çocuklarıma da demeyi hiç unutmayacağım 'ben gençken deli doluydum hayallerim vardı dağcıydım özgür kızdım' oldu canım benim.

işte bu içimde kalanları hala sindiremediğim için ve sanırım kendimi artık fazlasıyla dinlendirdiğim için bunları ortaya çıkartacak hertürlü şey beni depreştiriyor salya sümük oluyorum. giderek de duygusallaşıyorum. eh demek allahın sevgili kulutmuşum çünkü o bitecik dostum yanımda duygusallıktan ölürken ben tüm hödüklüğümle allahım nolur bende duygusal olayım diyordum. hayat bi acayip


içmeden sarhoş gibiyim dıvs..

ve bütün bunları depreştiren şey!:


Into the Wild - Trailer
Yükleyen okkoconrad. - Film ve TV kanalındaki diÄ�er videolara göz atın

not: bu kadar mükemmel olmak zorunda mıydın?

15 Eylül 2010 Çarşamba

yine mi? ah hayır artık değil..

bu gün seni gördüm uzun süre sonra. 1-2 dakika önceden de aklıma gelmiştin acaba gittin mi diye düşünmüştüm. aslında buraya yazmaya bile gerek yok ama şu an düşünceler depreşti kafamda. seni gördüm hala aynısın. bir yandan gerçekten hiç s*klemedim seni bir yandan da yanındaki kızı 2 sn liğine de olsa süzdüm. o 2 sn de senin kızlarından biri olduğunu anladım. sevinçliyim çünkü artık senden arındım :) artık yoksun sonunda gerçekten mutlu ve umutluyum. artık ilişkilerimi sen fark etmesen bile bok edemeyeceksin. insanlarla seni kıyaslamayacağım. senin bana yaptığın gibi bende başkalarını zehirlemeyeceğim :) mutluyum artık yoksun..

14 Eylül 2010 Salı

yeni bir dönem

işte başlıyor yavaş yavaş. telaşesi sardı şimdiden ders seçmesi çakışması fln.. hafiften heyecan ve birazda umut var ama en çok da merak var bu döneme dair. acaba hayatıma ne gibi şeyler etki edecek neler yaşayacağım kimlerle tanışıp kaynaşacağım.. bu gün sabahtan akşama kadar gezi için çadır tulum mat temizle ser topla yıka derken tatil bitmesin istedim ama merak duygum ve tabiatın kanunları zamanın geçmesine engel olamıyor ne yazık ki :)

bu gün iki yeni kitap aldım. bir tanesini tamamen netteki ' ayy çok güzel kitaap kesinlikle okunmalııı' gibi yorumlar üzerine aldım -oysaki öyle çok tutan şeyler çok iter beni nedense..- diğerini de o serinin ikinci kitabı diye aldım haydi bakalım beğenirsem bende ' ayy çok güzelmiiş iyiki almışııım' gibisinden yorumlar yaparım artık..




12 Eylül 2010 Pazar

ilham bana gece gelir

http://fizy.com/s/1mph50


evet gece geliyor ne hikmetse. hele geçen hafta arka arkaya bir sürü fikir düşünce yapılacak şey geldi aklıma. özellikle de sabah ezanı saatinde.bir tanesini çok tuttum fikirlerimden biraz üzerinde düşünüp hayata geçirmeyi planlıyorum.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

sabah ezanı dedim ya ben bir acayip oluyorum sabah ezanı okunurken. şehrin sessizliğinden midir bilinmez gerçekten etkiliyor beni sabah ezanı. ama küçükken çok korkardım sabah ezanından, besmele çekip tekrar uyumaya çalışırdım..

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

bu aralar tam da istediğim gibi müzikler keşfetmeye başladım tesadüfen. düşünmeli uygulamalı.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

hayatımızdan çıkan insanlar bazen geri de geliyor değil mi? zamanla belki kızgınlıkları geçiyor belki özleniyoruz. bilinmez. birkaç yıl öncesine göre çok farklı biriyim artık. kendimle ilgili dengeleri kurabiliyorum. bir arkadaşım 'çıktığın kapıyı fazla sert kapatma' demişti bana. ne kadar da doğru bir söz ne kadar da yerinde.. uyguluyorum. ha birde artık kendimi çabuk sakinleştirebiliyorum. yada duygularımı istediğim gibi kontrol edebiliyorum biraz biraz..

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

yine dağınık bir yazı. söz toparlayacağım kafamın içindekileri.

5 Eylül 2010 Pazar

3 Eylül 2010 Cuma

şu arkadaş mı sevgilimi geyiğine ben hep sevgili diye cevap veriyorum. lisedeyken arkadaşlarım hep kızardı bana niye sevgiliyi seçiyorsun o gidici biz kalıcıyız vıdı vıdı.. bok kalıcısınız lan kim kaldı şimdi sizden geriye. ha o zamanki sevgililer de kalmadı ama beynimde sizden daha çok yer ettiler. hala da aynı fikirdeyim. sevgiliyi seçerim arkadaş ben. niye mi? e çünkü günün birinde o sevgili dediğim insan eşim olacak yuvam olacak ailem olacak ha olmasa bile oradaki paylaşımı ben arkadaşımla yapamam ki yapsam sevgilim olur zaten.. hadi onu da geçtim sevgili dediğin şey senin yarın oluyor hatta bazen tamamen sen oluyor yada sen o oluyorsun. arkadaş ise apayrı bir insan. derdi tasası işi gücü ayrı oluyor. sevgiliysen temiz işte net birsiniz. derdi de tasası da işi de gücü de bir. ha sonra arkadaşın sevgilisi olur gider takılır garip garip davranır. e bana laf ediyodun şimdi sen ne bok yiyosun be insan! demek gelir içinden ama demezsin zaten alınmazsın buna ama kafasına da kakasın gelir inceden...

şükür ki öyle arkadaşlarla bunu tartışacak kadar samimi değilim, tartışabilecek kadar samimi olduklarım da benim gibi. ama bazen herkesin işi gücü cidden çok yoğun oluyor ya o zamanlar bir sevgili istiyor insan...ne bileyim ben istiyorum en azından. başkasını bilemiyorum..