İzleyiciler

23 Aralık 2010 Perşembe

aile

bütün sorunlarımın dönüp dolaşıp aileme bağlanması garibime gidiyor. eğer o çözülse diğerleri de çözülecekmiş gibi geliyor ama içten içe bunun böyle oladığını biliyorum. o bitse başkası başlayacak. yine ka bir tekerlektir muhabbetine dönüyor...

neyse efendim 2-3 postta bir ailemden yada buna bağlı olduğunu düşündüğüm sorunlarımdan bahsediyorum. beni ve ailemi bilmeyen biri ailem hakkında pek düzgün yargılara varamayacak bence.

okununca nasıl anlaşılıyor bilmiyorum ama aslında pek çoğunun ailesinden düzgün bir aileye sahip olduğumu düşünüyorum. tek sorun ablamda yaptıkları hataları bende yapmak istememeleri. ama fark etmeseler de bana bu uğurda daha büyük hatalar yapıyorlar..

ah ah bir okusalar şunları. çünkü konuşunca laf çok dolanıyor ve balık hafızalı olan ben asıl konuyu unutuyorum. konuşma oluyor tartışma, tartışma oluyor kavga.. 5 dk sonra hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmemiz ise paha biçilemez.

eveet yine kafam dağıldı. hah şanslıyım diyecektim. şanslıyım çünkü şimdiye kadar istediğim çoğu şeyi yerine getirdiler. ben de kadir kıymet bilmemezlik yapmadım. belki şımarıklıktır ama zannetmiyorum. arkadaşlarım artık bir şey yapacakları zaman çağırmıyorlar çünkü biliyorlar ki gelemeyeceğim. bunu acındırmak için yada alındığım için söylemiyorum. rahatsız etmiyor bu durum zaten ama bunun insanlarda yer etmesi kötü. bu yüzden sosyalleşemiyorum ve buna bazen çok ihtiyacım oluyor. belki beni korumak istediklerindendir ama ters etki yapıyor. açlığımı arttırıyor..

ailemin sevdiğim özelliklerinden biri de bana saygı duymalarıdır. fiziksel olarak küçük ve çocuk gibi biriyimdir ama ailem sayesinde kendime güvenim fazladır. ışık mı dersiniz ne derseniz artık o fark edilir bizde. küçükken bir aşılamışlar bize kendimizi geliştirmeyi sonra tutamaz olmuşlar.kendimize güveniriz ve fark ediliriz ablamla. ama ablam zamanında bu olayı biraz abarttığı için şimdi beni fazlasıyla sıkıyorlar. ablama suç atmıyorum çünkü onun abartmasının altında yatan neden yine ailemin değişik açılardan baskısı..

işte her şey tek bir noktada düğümleniyor gibi geliyor şuan bana. belki değişir zamanla bilemiyorum. şimdiki düşünceme göre değişseler istediğim gibi benim için iyi olacak bu değişim. hemde çok iyi..

umarım değişirler umarım...

19 Aralık 2010 Pazar

bende neyin eksik olduğunu fark ettim biliyor musunuz?
artık gözlerim parlamıyor...
ışıltımı kaybetmişim.
meğer hep rol yapıyormuşum gülerken de farkında değilmişim...

17 Aralık 2010 Cuma

siyahlı adam çölde kacıyordu. silahşör de peşindeydi...

kitapları yıllara yaydığım için mutluyum. yüzümde hafif bir gülümseme var. yaklaşık 5000 sayfa, roland ve arkadaşları bana pek çok şey kattılar.

eminim ki yarınım bu günümden çok da farklı olmayacak. yine de kapağını kapatıp öptüm. belki saklandığım bir yerdi orası hatta evim bile diyebilirim belki. bilemiyorum...

başta hevesli olduğum kitaba gökay yüzünden daha da bağlandım ama sonra kitap ağır bastı, kitabın kendisine bağlandım.

ne bileyim belki sonu yüzündendir belki de kendisi başlı başına bir sebeptir, bitmiş gibi hissetmiyorum.

sonuç: aynıyım. eh zaten ana tema da bu değil mi? ka bir tekerlektir. her şey bir gün başa dönecektir.


siyahlı adam çölde kacıyordu. silahşör de peşindeydi...

11 Aralık 2010 Cumartesi

soğuk!

berbat bir sonbahar geçti gitti. bakalım bu kış nasıl geçecek? sonbaharın sonlarına doğru kendime gelmeye başladım belki buna artık durumuma alışmam etkili oldu belki de 2 özür, bir de kavuşma..

yinede eksik bir şeyler var.. bugün bir cafede otururken cafenin sahiplerinin kendi aralarında şakalaşmalarını izledim, dinledim. evet onlarında problemleri var. hemde hepsinin ayrı ayrı problemleri. ama o kadar sıcak bir neşe yayıyorlardı ki etrafa. çok imrendim belki de kıskandım...
yalnız hissettim kendimi çok yalnız.. sonra kendi neşe kaynağım geldi. o gidince yine kapkara yalnızlık..

bir mekanda bir insan nasıl oluyor da hep aynı duyguları hissedebiliyor? bazen paylaşarak bazen tek başına bazen ağlayarak bazen gülerek.. ilginç..

şu an o sıcaklığa ihtiyacım var, hemde fazlasıyla..bahar: oyalanmadan gel, belki bir yardımın dokunur..

9 Aralık 2010 Perşembe

insanlar hiçbir zaman değişmiyorlar sanırım. yada ben değişmiyorum. anladım... hep içimde olan bir detta * varmış meğersem ve bulduğu ilk fırsatta da yüzeye çıkmayı çok seviyormuş.aslında bu yeni bir şey değil. sadece ben bunu yeni fark ediyorum...

biliyor musun belki de haksızımdır. belkide sandığımdan da fazla çocuğumdur. gereksizdi. çok gereksizdi... sayende daha da çok kişinin kalbini kırmadan bir şeylerin farkına vardım...

işte o gün tamda bundan bahsediyordum. pek çoğunu yakıp yıktım pek çoğunun kalbini düzeltilemeyecek şekilde kırdım demiştim. al işte şimdi sende onların yanındasın..

gerçekten gururum okşanmıştı. ama olmayacak bir şeydi bunu o anda da daha sonrasında da gayet kibarca açıklamıştım. buraya kadar her şey saygı çerçevesindeydi. sonrası çok saçma ve çok gereksizdi. kırıcı ve gereksiz. biliyorum bu kelimeler pek bir şey ifade etmeyecek sana ama özür dilerim..

okuduğum andan beri içimi kemirdi durdu ama bunu seninle konuşamayacak kadar da korkağım, yüzüm yok...yanlıştı biliyorum..biliyorum.

kahretsin hep aynısını yapıyorum!..





*detta walker: sussannah dean'in içindeki her fırsatta öne çıkmaya çalışan kötü kaba asi ve haydut kişiliği.




http://fizy.com/#s/17n2a1

4 Aralık 2010 Cumartesi

mim, bölüm II- aşk

yeni bir mim ama mimlendiğim kişiden (norkun)çok da farklı şeyler söylemeyeceğim. neyse efendim mimin konusu şu:"Size göre aşk nedir? Bir ilişkiden neler beklersiniz?"

aşk bence hastalıktır, acıdır. o şarkılara filmlere konu olan aşk(!) tamamen hayal ürünüdür. eğer bir zamanlar aşk var olmuşsa bile artık aşk diye birey yoktur. varsa da kutsaldır, öyle her önüne gelene gel buyur demez. günümüzde ki aşk diye tabir edilen şey bence bir hastalıktır. etrafınıza bakın hangi ilişkide iki taraf da birbirlerini aynı derece de seviyor ki birbirlerini? evet kimse yada hiç bir ilişki mükemmel yada kusursuz değil. işte tam da bu yüzden aşk yoktur. çünkü aşk bence kusursuz olmalıdır. eh bu da mümkün değil..zaten hiç aşık oldun mu sorusunu da ay ben sana aşığım diyenleri de anlamam. yoğun duygularla aşkı birbirine karıştırıyor insanlar. neye göre aşk kime göre aşk o hissettiğin.. eğer gerçekten aşıksa bir insan bence bunu o anda anlayamaz zaten çünkü kendini o an karşısındakini sevmeye o kadar kaptırmıştır ki hayatına o kadar sokmuştur ki kimseyi dinlemez kimseyi anlamaz sadece o vardır onun için. bütün hayatının merkezine onu alır. kaybettiği zaman acısı veya içindeki boşluğu fark edip aşık olduğunu anlar ancak... sonra işin hastalık boyutu başlar. takılır kalır karşısındakine kendi kendini inandırır kandırır ve acıtır..

çok uzattığımı hissedip 2. soruya geçiyorum:

bir ilişkiden ne beklerim?.. çok şey beklemem deyip, bir sürü şey yazacağım. ama bunların çoğunu sadece ilişkiden değil tanıdığım yada tanıştığım her insandan beklerim: sevgilimin/eşimin anlayışlı olmasını, beni anlamasını, hayata objektif bakabilmesini, alıngan tribal olmamasını, bana benzemesini ( yada farklarımızın birbirini tamamlamasını), yanında tamamen kendim olmayı, yanımda tamamen kendisi olmasını isterim. ilişkimin ise huzurlu olmasını, dürüst, açık, net olmasını, duvarlarımı tamamen ortadan kaldıra bilmesini beni ben yapmasını. isterim.. ama dediğim gibi ben bunların çoğunu zaten tanıdığım yada tanışacağım her insandan beklerim.. 'o' na özel olan ise benim için her şey bir yana o bir yana dedirtmesidir belkide bilemiyorum.

ben henüz aşık olmadım.. olduğumu çok kez zannettim ama olmadım. artık bunu anlayabiliyorum...onun içinde ne desem boş aslında bilmediğim yaşamadığım bir şey üzerine sadece varsayımlar yapabiliyorum...

(dip not: en az benim kadar uykucu olmasını istiyorum birde sanırım.. :] )