İzleyiciler

30 Eylül 2011 Cuma

bazen terkedilirsin..

niye şaşırıyosam hangi sonbahar-kışım mutlu geçti ki bu geçsin.. dengesizliğin dibine vurmak. aslında çok da garip değil bu durum. çok severken bir anda elimden kayıp gitmesinin şoku. aileyle büyük kavga, ağlak bir gece bütün rüyalarımda o ve mutlu sona eren rüyalar, yalvarış, cevap alamamak, sabahım bok gibi. ağlayarak uyanmak. bakılır ki engellenmişim her yerden ve bütün şifreler değişik. ağlama krizleri, özlem, anılar, hatıralar, fotoğraflar, sorumluluklar, derin mutsuzluk, sonbaharın gelmiş olduğunu anlamak, kendini yatıştırmak, anlayamamak kabullenememek, sorumluluğa odaklanmak, hırslanmak, ağlamak, koyvermek, sonbahar, mutsuzluk, derin mutsuzluk, odaklanmak, yapılacak işlerin tamamlanması, hırs, mutsuzluk, durgunluk,anılar, gülümseten anılar, fotoğraflar, geleceğe merak, durgunluk, mutsuzluk, durgunluk.. ahh çocuk. o “L” şeklindeki yastık düzenini bozmalı bir an önce. tüm gece boyunca sana sarıldım istemsizce hep o yana gittim. çekip gittin çocuk. aniden .şımarıksın çocuk. ben oyuncak değilim çocuk. düşünmeden gittin çocuk. bencilsin çocuk. canım yanıyo çocuk. ahh çocuk.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Sessizliğimdeki sesim sensin
Sensizlikse sonsuzlukta ki hiçliğim
Ben senle ben oldum, benliğimi buldum
Evet galiba ben aşık oldum

10 Ağustos 2011 Çarşamba

ergen zırvalıkları (yeni sezon)

iki tane düşünce bulutu düşün. birinde kaliteli giysilerle, güzel bir kariyerle, ailen ve dostlarınla bir aradasın. diğerinde sırtında çanta, çantaya bağlı bir çadır yol kenarında otostop çekerken ilerliyorsun. ikisini birleştirmenin bir yolu var mıdır?

özendim efendim evet özendim. koyun olmaya çoktan başladım. başkalarını kırmamak için kendimi kırıyorum. neden yapıyorum inan ki bilmiyorum. nereye kadar kırarım kendimi onu da bilmiyorum.

ayrıca tamamen şımarık bir kız çocuğuyum. istediğim olmadımı ağlar sızlarım. ama hayat kısa değil mi herkes böyle demiyor mu o halde neden hala kendimize göre yaşamıyoruz yaşayamıyoruz?

hoşgeldin ergen zırvalıkları. yaz biterken kendini hatırlatmana sevindim.

31 Temmuz 2011 Pazar

eyy blog

öldün ha blog öldün?

neyse blog ben kışın gelirim yüksek ihtimalle. bilirsin kışın da ben ölürüm.

19 Haziran 2011 Pazar

biliyor musun?

biliyor musun, haklıydın. "bir kadınla uyanmak çok başkaymış." evet haklıymışsın. bir erkekle uyanmak gerçekten güzelmiş. alışırmış insan. yokluğunu ararmış, özlermiş. senden sonra çok değiştim ben. bunu defalarca dile getirdim. defalarca duydum. defalarca gördüm. defalarca incindim, incittim. senden sonra sevemeyeceğimi sandım. buna inandım. unutamayacağımı sanmıştım. evet bunu da defalarca dile getirdim. unuttum çoktan seni, yeni birşey değil bu. senden sonra kimseyi sevememiştim gerçekten sevmek gibi. bak şimdi seviyorum hemde çok seviyorum. yeniden yıllar yıllar sonra, içimdeki ölü bir duyguyu ortaya çıkarttı bu sevgi: korku, kaybetme korkusu. evet daha kontrollü daha emin ama korku korku işte.

biliyor musun, çok seviyorum. her cümlesini kafama kazımaya çalışıyorum. her yana anıları serpiştiriyorum, alışkanlıklar yaratmaya çalışıyorum: gün gelip canımı canını yaksın diye. içime en içime işliyorum ince ince. yüreğine giriyorum yavaş yavaş. çünkü korkuyorum. bunu ilk zamanlarda anlamıştım. dile getirdiğimde ise "niye hep aynısını yapıyorsunuz ki? mutluyum, mutlusun" demişti. haklıydı.

biliyor musun en çok neyi severim? sevgisini gözlerinden anlatabileni. bir şey demeden, bir şey yapmadan. o ışığı, tebessümü. ılık ılık yayılan o sevgi hüzmesini.

beni değiştirdin diyorum ya farkettim ki değişmemişim. sadece içime gömülmüş, kapkalın bir koza yaratmışım kendime: korunmak için.



25 Nisan 2011 Pazartesi


kokun burnumda tadın damağımda, ilk defa bu kadar içten sevdiğimi söyledim, ilk defa bu kadar içten güvendim.
iyi ki doğdunsevgilim iyi ki girdin hayatıma.


seni seviyorum.

16 Nisan 2011 Cumartesi

.

bugün benim doğum günüm. size bir sır vereyim mi? ben doğum günlerimi sevmem hatta nefret ederim.

2 Nisan 2011 Cumartesi

dinle, neyse boşver..

mutlu olmak...
nedir sence? ne seni sen yapar? kim seni kendinden alır?

hadi ama bilmiyorum deme şimdi. eminim ki hayatında bir kere bile olsa düşünmüşsündür bunu. ve eminim ki kendine göre cevapların vardır hep. dönem dönem değişir bu cevaplar. o dönemde en çok neye ihtiyacın varsa mutluluk kaynakların bir anda onlar oluverir.

insanoğlu biraz şımarık sanki ha? evet biraz..

etkilenirsin değişirsin hayatına girenlerle yeni bir düzen oluşturursun yada onları kendi düzenine alıştırırsın.hayatının akışı değişir bazen mutlu olursun bu değişimden bazense mutsuz. yine aynı şeye geliyoruz o anki ihtiyaçlarınla alakalı hepsi.

kesin demişimdir sana da: ben ne dersem olur karşıma çıkar diye. yine oldu yine oldu.

peki hiç kendine bile şaşırdığın zamanlar oldu mu? kendini "nadas" a bıraktıktan sonra hiç beklenmedik bir anda hiç beklemediğin birisi çıktı mı karşına? evet biliyorum biraz film gibi. sanırım sarhoşluğumda bundan.

hani gittikçe silikleşir ya çakırkeyfken yaptıkların. işte onun gibi. hepsi burada ama aslında yok aralardaki bağlantı noktaları yok. tek kalan anlık fotoğraflar..

evet sarhoşum hayır daha değil. şu an hala şoktayım. hala uyuşuğum.ne kadar oldu böyle olmayalı? 2 sene mi hiç mi? belki de abartıyorumdur. ama sanmıyorum. o ışıltı tekrar geldi. hiç bir duvar olmadan hiç bir engel olmadan. sonsuz güven ile. ayaklarım yere basarken uçuyorum. şimdiden böyle ise ilerisini tahmin edemiyorum. acelem yok öğrenmeyede. herşey tadında herşey tuzunda.

kendime bile söyleyemiyorum ama galiba ... neyse boşver

http://fizy.com/#s/12x4nj

19 Mart 2011 Cumartesi

ben.

+ineceğim durakta düğmeye ilk basarım, o kırmızı ışığı ilk görür, o biip sesini ilk ben duyarım.
+yalnız isem gözlerim kapalı yürürüm.
+uyuduğumda, kafamda sabaha kadar, yatmadan önce dinlediğim son parça döner durur.
+son yediğim zeytin çekirdeğini atmayı sevmem, emmeyi tercih ederim.
+metal kaşıktansa tahta kaşık tercihimdir.
+sade olmayı beceremem,olsam da rahat edemem olmasam da.
+yağmur sonrası toprak, yeni açılan yaradan akan kan,banyo sonrası oluşan buhar,yoğun faaliyet sonrası karşı cinste oluşan ter ve soğan kavurması kokularını hep sevmişimdir.
+insanlardan çabuk etkilenirim ve çabuk bağlanırım.
+kısa saçın bana daha çok yakıştığını bilir fakat kestirmeye kıyamam.
+her zaman bir kusurumu bulurum.
+eskiden daha çok düşünürdüm.
+ideal erkek olmadığını söyler ama hala gelmesini beklerim.
+benden güçlü insanların yanında onlara alışana kadar kendim gibi olamam kasarım.
+gözlerinin içi safça gülen insanları çok severim.
+eskiden şemsiye kullanmazdım artık kullanıyorum.
+saklambaç oynadığım günleri, gecekondu bahçelerini, yazın bile kömür kömür kokan boğaz yakan ama sıcacık olan geceleri özlüyorum.
+hiçbir zaman 45 kiloyu geçemedim.
+bahar ayları benim için hep bir yeniden doğuştur, kışın uyurum.
+güzel olup güzelliğinin farkında olmayan bunu ortaya çıkarmayan ve bu yüzden üzülen insanlara kızarım.
+artık gsf yi eskisi kadar düşünmüyorum ama yine de özlüyorum.
+buzdolabından çıkmış çikolatayı sevmem, mümkünse aksın erimiş olsun.
+aklıma takılan insanların 7 sülalesini araştırmayı severim.
+zararlı olduğunu bile bile telefonla yatarım.
+annem ne derse genelde tersini yaparım.

26 Şubat 2011 Cumartesi

doğ güneş

güneşin battığı yerde içimi çok acımasız bir hüzün kaplar. umutlar solar kalbinin derinliklerinde ,karanlığın sancısı dolar bedeninde. garip bir his duyarsın sonra bir sessizlik sarar her yerini tek kelime bile söyleyemezsin..


öyleyse doğ güneş doğ güneş ve de hiç batma ışığından kimseyi hiç kimseyi mahrum bırakma

sararmış umutlara, sararan yapraklara, kararan bulutlara doğ, yaşanmamış çocukluklara, dört duvar arasında kalmış insanlara..


öyleyse doğ güneş doğ güneş vede hiç batma ışığından kimseyi hiç klimkseyi mahrum bırakma

16 Ocak 2011 Pazar

2

keşke biraz daha olgun olsaydın.. oysa ki çok umutluydum senden, kendimden. keşke sana "bu çok saçma" diyebilseydim ve keşke bunu anlayabilecek olsaydın. yeniden birilerini sevebileceğimi düşünmek bile iyi geliyordu bana..

dokunuşun...
tenin...
gülüşün...
kokun...

şimdi bile gülüşünü düşününce gülümsüyorum. evet seni sevebilirdim hatta belki bu hastalık boyutuna bile gelebilirdi. olmadı, izin vermedin. sana sarılmayı öpmeyi koklamayı severdim. senin de sevdiğini bilirdim...

neyse sen de hoşça kal

1

neden gerçekten istediğim şeylerde hiçbir zaman yanımda olmadınız?
neden beni gerçekten içinizde hissetmenize rağmen bir parça da olsa bunu bana göstermediniz?
neden hep savaşmak durumundayım?

evet seviyorum savaşmayı ama bazen ateşkeslere de ihtiyacım oluyor. omuzlarımda sıcak ve güven veren ellerin varlığını hissetmek istiyorum. içimdeki renkleri görmenizi istiyorum hepsini griye boyamanızı değil..
biliyor musun sana benziyorum, hem de çok... onun seni anlamaması gibi sende beni anlamıyorsun. oysa ki aynı şeylerden bahsediyoruz: kanaatsizlik..

neyse yine de hoşça kalın..

15 Ocak 2011 Cumartesi

10 Ocak 2011 Pazartesi

soğuk

yüzeyi buz tutmuş bir göle içeriden bakmak gibi aslında...dışarıdan kaygan ve sert görünümlü, ışıl ışıl bir mutluluk benimkisi. oysa o mutluluk oldukça kırılgan.. ne zaman birisini o buza çıkartmaya kalksam hep mutluluğumu kırıyor ve ben buna hep izin veriyorum... onlar kırıyor, ben ise içerideki soğuk suda boğuluyorum. ne zaman çıkışı bulsam ve yüzeye çıksam ya birisi gelip beni itiyor yada bir başkasını, kırması için buzuma çıkartıyorum... tüm gölü kırıp hiç buz kalmamasını denedim, güneşi çıkartıp baharı getirdim ama sonuç yine aynı! ne yazık...

bir gün öldüğümde sadece annemle, babamla, ablamla ve başakla daha fazla yaşayamayacağım için üzüleceğim. dünyamın bu kadar küçük olması ne yazık...

yine boğuluyorum ve bu kez su gerçekten de soğuk...