İzleyiciler

16 Eylül 2010 Perşembe

hormonlarıma birisi dur desin artık!

allahım ağır depresyonda gibiyim yemin ederim. her gün giderek olmayan kilolarımı veriyorum. ota boka durmadan ağlıyorum, ağlamak da değil haykırıyorum resmen anırıyorum böyle. evet kendimi gerçekten iyi tanıyormuşum:

ben geçen yılın eylülünden sonra bir değişik insan oldum. pek çok yönde iyi pek çok yönde de kötü oldum. neredeyse bütün dengelerim değişti. aşırı vurdum duymaz aşırı havai tavırlar falan. üniversiteye geçince de bu iyice boka sardı. yok artık üniversiteye gidiyorum beni rahat bırakın diye bas bas bağırıyorum ortalarda. klasik bir geçiş dönemi anlayacağınız.sonra bu vurdum duymazlık insani ilişkilerimi de etkilemeye başladı. tamam oldum olası hödük bir insandım ama artık çok abartmıştım hödüklüğü. neyse. içiyorum sıçıyorum sevgilimden ayrılır ayrılmaz başka bir çocukla başlamışım fingirdemeye ailemle aram çok iyi değil derslerim desen ucundan yırtacak kadar iyi. kendi çapımda dipteyim. (kabul bu koca dünyadaki dertlerin yanında en tırt olanlarından ama benim hayatım için en önemli dönüm noktalarımdan biri) bir anda bana dank etti brida sayesinde. ağladım haykırdım fln. söz verdim düzeleceğime dair. sözümde de durdum yavaş yavaş kontrolü elime almaya başladım. ailemle aram düzeldi notlarım gayet iyi. ayrıldığım sevgilim en yakın dostlarımdan biri (olmaz demeyin oldu valla benim içinde değişik bir deneyim.) öbür adamla ayrıldık. işler tıkırında anlayacağınız.

ben işte kendime söz verirken 'dur bir dakika. napıyorsun ya sen? kendine gel ne hale geldin. otur bir süre hiç bir şey yapma. zamanı gelince tekrar yaşamaya başlarsın. sevgili mevgili de bulma kendine zaten her şey o noktada başladı dimi o zaman bekleyeceksin arkadaş bir arınacaksın bütün içindeki sevgi kırıntılarından bir için boşalacak kalbin boş duracak' dedim. eh yanılmamışım. kalbim uzuun zamandır ilk defa bu kadar boş kalıyor.

sanırım bu sebepten olacak ki tekrar insan oldum. öyle böyle değil hem de. hayır egoistlik falan yapmıyorum hakikaten ya. en eskisinden bok olmadan önceki halimden bile daha insanım. daha duygusalım.

yalnız bu duygusallık bazen sinirimi bozuyor. çünkü çok abidik gubidik yerlerde duygulanıyorum. ama asıl duygulanmam gereken yerlerde eski bana merhaba diyoruz hep birlikte. dizi filme zaten ağlıyorum artık onu normal karşıladım da ula bahçede toz toprakla oynayan çocuklar evine dönerken kısa 3-4 yaş muhabbetine niye bu kadar duygulanıyorum ki anlamadım?.. acaba bilinç altımda neler yatıyor bu ve bunun gibi olaylar içimdeki neleri canlandırıyor merak ediyorum cidden.

ve birde içimde kalanların verdiği duygusal şok anları oluyor. lisede öyle çok ahım şahım popüler biri değildim ben. hoş halada öyle sayılmam ama daha halliceyim :D ben okul hayatım boyunca hep bebeklik yada çocukluk arkadaşlıklarını sürdürenleri içten içe kıskanmışımdır. o kadar içimdeymiş ki daha yeni yeni fark ediyorum kıskandığımı. böyle vardır ya hani ilk okuldan arkadaştırlar birbirlerinin düğünlerine giderler falan. benim annem de öyledir mesela. hatunun 20 senelik iş arkadaşları var ki 3-5 tane de değil bildiğin 30-40 tane varlar. kıskanıyorum napıyım. kıskanıyorum çünkü benim hiç öyle arkadaşım olmadı. şimdi var çok şükür 1 tane ona da sıkı sıkıya sarılmış durumdayım. bir tanede üniversitedenden var o da işte eski sevgilim. çok dalgalı bir dostluğumuz var ne olur hiç bilmiyorum artık.. aman bu aralar çenem düşük uzattıkça uzatıyorum. içimde kalanlardan bir diğeriyse bunun sevgili versiyonudur. lisede tanıştık evlendik vik vik. çok hoş bir olay cidden. benimde vardı bir tane sevgilim hayatımdaki en uzun ilişkidir (11 ay). nasıl bir haz alıyordum ayları sayarken anlatamam size. sonra bide ben hep şehir dışında okuyup sürünmek istemişimdir. gerçekten o sürünmenin rezilliğini tadıp normal hatta kötü şartlarla karşılaşıp şükretmeyi istemişimdir.başka bir sebebi de işte küçük şehirden büyük şehre okumaya giden kızın yaşadıklarını da yaşamak istiyordum ankarada yaşıyor olmama rağmen. ne yapayım istiyordum. zaten genetikte var biraz özgür ruh. tabi o zamanlar ve bunları yazıyorum ama hala özgür ruh olayını farklı algılamıştım 'ye iç şıç git fingirdeş ders çalış sürüne sürüne ayağa kalkmasını öğren' di amacım. ama olmadı. olmadı.. ben başıma gelecekleri gayet iyi bilmeme rağmen yinede sindirmeyi başardım bu durumu. hatta ailemle kalma durumunu bazen lehime de çevirebiliyorum. ama artık cidden görmeliler. kimi suçlayayım hiç bilemiyorum bana o özgürlüğün baldan tatlı olduğunu gösteren şehir dışında okuyan ablama mı? beni bu kadar çelimsiz gösteren allaha mı? her bokuma karışan aileme mi? yoksa kendime mi?

çok şükür ki bu ailedeyim. belki onlar fark etmese yada umursamadığımı düşünse de inanın ben çok mutluyum onlardan. sadece ablamda yaptıkları hataları bende yapmak istemiyorlar. anlıyorum cidden onları ama onlar ben bu kadar çelimsiz ve küçük gözükürken benim onları anladığımı fark edemiyorlar yada ediyorlar da salak ayağına yatıyorlar bilmiyorum hangisi artık.. doğru yapıyorlar kendilerince. bizi çok güzel yetiştirdiler ellerine sağlık ama bazen dizginleri bırakmak gerek. hayır bunu ergen bir tavırla yazmıyorum gerçekten. bir yaştan sonra girilen çıkılan saate bakılmamalı ne olursa. yada para hesabı sorulmamalı( ki bu konuyu alıştırdım çok şükür) ya düşünsenize sanki sonsuza kadar mı onlarla yaşayacağım ben? ve o kadar çok istememe rağmen şehir dışında yaşamaya ödüm kopuyor. gerçekten ya düşününce içim sızlıyor. sonra bu sızı öfkeye dönüşüyor. aileme karşı. o öfkede kendime olan saygımı ve çok önemsediğim deli cesareti özelliğimi kaybetmeme sebep oluyor.

nereden doldun bu kadar derseniz. bir film sadece. into the wild diye. özetle adam üniversiteden mezun olunca bütün hayatını ailesini kardeşini arkada bırakıp gidiyor habersizce. doğada yaşamaya başlıyor. adamın kişisel gelişimini takip ediyorsunuz. çok derinden etkilendim. çünkü ben o kadar cesur değilim!!!

evet yeterince gaza geldiğimde dünyayı yaka biliyorum bunu biliyorum ama yapamam işte. o kadar çok istedim ki o filmi izledikten sonra hayalimin peşinden gitmeyi. olmaz olmayacak da biliyorum. önce güzel sanatlar fakültesi ni denedim. gerçekten denedim olmadı. üniversiteye mühendisliğe yerleştim. hazırlığı atlarsam direkt 1. sınıftan başlarsam devamı gelir. yok hazırlığa kalırsam ingilizcemi pekiştirmiş olurum bırakırım diyordum. ne?? ooldu peki? hazırlığı atladım :D ilk aylarda hırsım tükenmemişti hala gitcem okuldan sonra da devam edicem fln diyorum kendi kendime. düşününce şimdi hayır olamayacak öyle bir şey. bari ilerde olmayacak bari şimdi gezeyim deyip dağcılığa başladım okulda.. ne olacak biliyor musunuz. ben okulu ankarada bitireceğim yüksek lisansımı yaparken bir işe gireceğim ufaktan. stajlarımın hepsi tırt yerlerde olacak.( çünkü güzel yerlerde yapmayı çok çok istiyorum ondan olmayacak biliyorum) mezun olup çalışmaya başlayacağım evleneceğim çoluğum çocuğum olacak sonra onlar büyüdüğünde böyle özgür ruhlu insanları görüp ah ah diye iç geçireceğim. çocuklarıma da demeyi hiç unutmayacağım 'ben gençken deli doluydum hayallerim vardı dağcıydım özgür kızdım' oldu canım benim.

işte bu içimde kalanları hala sindiremediğim için ve sanırım kendimi artık fazlasıyla dinlendirdiğim için bunları ortaya çıkartacak hertürlü şey beni depreştiriyor salya sümük oluyorum. giderek de duygusallaşıyorum. eh demek allahın sevgili kulutmuşum çünkü o bitecik dostum yanımda duygusallıktan ölürken ben tüm hödüklüğümle allahım nolur bende duygusal olayım diyordum. hayat bi acayip


içmeden sarhoş gibiyim dıvs..

ve bütün bunları depreştiren şey!:


Into the Wild - Trailer
Yükleyen okkoconrad. - Film ve TV kanalındaki diÄ�er videolara göz atın

not: bu kadar mükemmel olmak zorunda mıydın?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

:) gerçekten çok açıklayıcı bir yazı olmuş. bence hayallerinden vazgeçme. önce ailemize karsı sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor tabi ki. ama hayatı onlara endekslemek, kendi hayatımızı yaşamamızı engelliyor. onların yanında yaşıyor olman da kendini kısıtlanmış hissetmenin en büyük sebebi. aileden uzak okuyunca, onlarsız bi hayata da alışmaya başlıyorsun ister istemez. onlar da senin yokluğuna alışıyor.

ergen desen değil olmuş desen hiç değil dedi ki...

evet ablama işte bu yüzden kızıyorum bana o özgürlüğü kendi kendine ayağa kalkmanın basıl bir duygu olduğunu bağımsızlığı ucundan gösterdiği için ve ailemde bundan korkuyor ya. ama bilmiyorlar ki ben onlara ablamdan daha fazla düşkünüm.. geçen sene özgür olsaydım sonum kötü olabilirdi. ama artık öyle değiş o kendine gelişten sonra o dibe vuruştan sonra ben artık özgür olmaktan da korkuyorum.. bunun için aileme ve kendime çok kızıyorum.. umarım bunu da bir gün sindiririm..